R&B (R'n'B) , yani açılımıyla rhythim & blues nedir?
R&B
(tıpkı rock gibi) bir üst türdür. soul (tüm alt türleriyle birlikte),
funk (tüm alt türleriyle birlikte), disco (tüm alt türleriyle birlikte),
hip-hop (tüm alt türleriyle birlikte), rap (tüm alt türleriyle
birlikte), motown ve doo wop gibi bir sürü tür r&b kategorisine
girer. pek çoklarına şaşırtıcı gelse de ray charles da r&b yapar,
wu-tang clan de; aretha franklin de r&b yapar mary j. blige de.
elbette
r&b zort diye bütün bu türleriyle birlikte ortaya çıkmamıştır.
1940'ların sonlarında blues'dan (özellikle jump blues'dan) türeyen
r&b aslına bakılırsa müzikal anlamda blues'la çok da yakın değildir.
bir kere blues'un temelinde "groove" yoktur; r&b blues'dan aldığı
mirası müziğe groove ekleyerek geliştirmiş, dönüştürmüştür. blues daha
ziyade doğaçlamaya dayanırken r&b'de önemli olan (bir "form" olarak)
"şarkı"dır.
r&b'nin ilk büyük yıldızı olarak ray charles'ı
göstermek sanıyorum yanlış olmayacaktır. 50'lerde ray charles, sam
cooke, fats domino, the coasters, lloyd price, jackie wilson gibi
r&b müzisyenlerinin yanında pek çok doo wop grubu da r&b'nin
temelini oluşturmuş. the del vikings, the five satins, the drifters, the
penguins, the chords, the clovers, the skyliners gibi gruplar önemli
doo wop grupları olarak örneklenebilir. ayrıca little richard, larry
williams gibi yaptığı müzikler genellikle "rock & roll" olarak
tanımlanan müzisyenler de aslında r&b müzisyenleriydi. aslına
bakılırsa rock & roll ve rock için "beyazların yaptığı ve biraz daha
sertleştirdiği r&b" demek abartı olmayacaktır; çünkü 20. yüzyıl
popüler müziğinin en önemli temelleri 50'lerde siyah r&b
müzisyenleri tarafından atılmaktaydı.
1950'lerin sonu, 60'ların
başına gelindiğinde ise r&b içinde bir dönüşüm yaşanıp müzikler daha
çok "groove" ve dinamizm* kazandı. böylelikle soul ortaya çıktı. soul
da üretildiği yere göre farklılıklar göstermekteydi. abd'nin new york ve
chicago gibi büyük şehirlerinde yapılan soul müzik daha steril, daha
düzgün ve daha ziyade vokal eksenliydi. detroit'te motown nam bir plak
şirketi çıkmış, başlı başına bir müzik türüne adını vermişti. motown
şarkıları; r&b, gospel ve rock & roll etkilenimlerinin hepsini
birden taşımanın yanında popüler şarkı formuna sadık bir özellik
gösteriyordu. abd'nin güneyinde ise soul daha sert ve çiğ olup,
melodiden ziyade ritme dayalı bir özelliğe sahipti. birbirinden çeşitli
noktalarda ayrılmalarına rağmen bütün bu müzikler soul'u oluşturmaktaydı
ve 60'lar boyunca listeleri kasıp kavurdu, tüm dünyada pek çok gencin
hayatını değiştirip gruplar kurmalarına sebep oldu (bkz: the beatles),
(bkz: the who), (bkz: the small faces).
60'ların sonlarında ise
özellikle james brown, sly and the family stone, the meters gibi
isimlerin öncülüğünde funk diye bir tür gelişti, az zamanda büyük işler
başardı. daha dinamik, daha çok ritim temelli ve daha "groovy" olan bu
müzik herkesin kafasını bir öne bir arkaya sallanmaya teşne hale
getirdi.
70'ler boyunca etkisini sürdüren soul, funk gibi siyah
müzikler 70'lerin sonunda disco akımına sebebiyet verdi. 80'lerden sonra
da gelsin rap'ler gitsin hip-hop'lar, urban'lar, gangsta'lar, şunlar ve
bunlar.