Rock müziğin en önemli isimlerinden biri olmasına rağmen şebnem Ferah’ın pek sık röportaj verdiği söylenemez. O, daha çok şarkılarıyla konuşmaktan
yanadır... Bu yüzden yakaladığım fırsatı kaçırmak istemedim, “Rock müzik
erkek egemen bir alan” diyen Ferah’a erkekler dünyasında yıllardır bir
kadın olarak yer almanın güçlükleri başta olmak üzere aklıma takılan her
şeyi sordum.
Neden birçok insan gibi her yıl albüm çıkarmıyorsunuz? Bu bir
strateji mi, yoksa şarkıları ve kendini hazır hissetmekle alakalı bir
durum mu?
- Ben şarkılar ortaya çıkmaya başladıktan,
onları kaydedip sunmak istediğimden emin olduktan sonra stüdyoya girmeyi
ve albüm çıkarmayı tercih ediyorum. Yani sırf albüm çıkarmak için şarkı
yapmak ya da böyle bir zorunluluk hissetmek sevdiğim bir yöntem değil.
Her şey kendi doğal akışında ilerlesin isterim. Bu da zaman zaman uzun
aralar vermeme sebep olabiliyor.
Bugüne dek kendinizle ilgili duyduğunuz en haksız eleştiri neydi?
-
Zaman zaman olur öyle şeyler, normaldir. Ben eleştiriye de, övgüye de
eşit mesafede durmaya çalışırım. Bu sebeple de herhangi biri,
“Haksızlığa uğradım” ya da “Ne kadar da harika bir durum” gibi şeyler
hissetmeme sebep olmaz.
Feminist misiniz?
-
ılk albümümden beri bu konunun altını çizmeye çalıştım zaten. Rock
müzik son derece erkek egemen bir alan, bu yüzden müzikle konuşabilmeyi
daha çok seviyorum. Ve her türlü ayrımcılığa karşı olduğum gibi
kadın-erkek ayrımcılığının da karşısındayım.
GEÇMİŞE TAKILIP KALAN BİRİ DEĞİLİM
Rock müziğin son dönemde çok daha geniş kitlelere ulaşması hakkında ne düşünüyorsunuz?
-
Çok seviniyorum tabii... Açıkçası bazı dengelerin yerine oturmaya
başladığını düşünüyorum. Bazı önyargıların ortadan kalktığını görmek
güzel. Benim öğrencilik yıllarımda rock müzikle ilgili önyargılar o
kadar fazlaydı ki, gelinen noktayı en azından bu sebeple büyük
memnuniyetle karşılıyorum.
Türkiye’de kendi müzik türünüzde çok ileridesiniz. Kendinizi bazen orada yalnız hissediyor musunuz?
-
Bütün samimiyetimle söylemeliyim ki; kendimle ilgili bu tip
değerlendirmelere girmem asla... Ben sadece çok sevdiğim bir şeyi;
kıymet vererek, her anının tadını çıkararak, tembellik yapmadan,
heyecanımı yitirmeme sebep olabilecek faktörleri ortadan kaldırmaya
çalışarak, çok istediğim için hayata geçiriyorum. Bu yaklaşımımın
sonuçları şimdiye kadar beni mutlu etti. Bundan daha kapsamlı
değerlendirmelere hiç girişmedim.
Yılların size kazandırdıkları mı, yoksa kaybettirdikleri mi daha fazla?
-
Elbette zaman geçtikçe bazı şeyler de yitip gider, bu gerçeği olduğu
gibi kabullenmek gerek. Ancak konsantrasyonu buna yöneltmek yerine
yıllar boyunca yaşadıklarınızdan kendinize nasıl bir tortu kaldığı
fikrine yönelmek, böyle düşünmeye çalışmak daha umut verici ve
eğlenceli. ınsan olarak da, müzisyen olarak da bir sürü tecrübe edindim
ve en önemlisi bu tecrübeleri ihtiyacım olduğunda değerlendirebilmeyi
öğrendim. Yapı olarak da geçmişe takılıp kalabilecek biri değilim. Bu
yüzden ne kaybettim ve ne kazandım arasındaki dengeyi zamana bırakmak
galiba daha iyi...
MÜZıK TÜRLERı KONUSUNDA ÖNYARGILARIM YOKTUR
Rock müzik dışında bir tarzda veya başka birinin şarkısını söylemeyi hiç düşündünüz mü?
-
Bazı özel projelerde zaten o tarz çalışmalarım oldu. Albümlerde
genellikle kendi şarkılarımı kullanmayı tercih ediyorum. Çünkü aradan
yıllar da geçse onlar benim içimden çıkmış şeyler ve bu sayede
sıkılmıyorum, yabancılaşmıyorum. Ama bu yaklaşımım başka birinin
şarkısını söylememe engel değil. Dinlemeyi de, söylemeyi de çok sevdiğim
harika şarkılar var. Zaten müzik türleri konusunda da önyargılı
değilimdir. Güzel şarkı, türü ne olursa olsun güzel şarkıdır bence...
Sizin
için “Sanat bir din olsaydı, şebnem Ferah o dinin elçisi olurdu”
deniyor. Bu kadar iddialı bir cümle size ne hissettiriyor?
-
Oldukça kocaman bir cümle olmuş... Böyle şeyler duyduğumda ilk
yaşadığım duygu utanma-çekinme oluyor. Ben müziği çok seviyorum. şarkı
söylemeyi her şeyden daha çok seviyorum. ınsanlarla müziği paylaşmanın,
bir müzisyenin alabileceği en güzel hediye olduğunu düşünüyorum. Bütün
bunları yaparken de özenli, titiz olmaya çalışmak, istesem de, istemesem
de yapımın bir parçası. Başka ne diyebilirim gerçekten bilmiyorum...
ADIMA DERGİ ÇIKARMALARI GERÇEKTEN GURUR VERİCİ
Hâlâ amatör ruhunuzu koruyabiliyor musunuz, yoksa zaman içinde insan profesyonelleşiyor mu?
-
Benim profesyonellikten anladığım; tecrübelerinizi bir zeminde
değerlendirmeye başlayabilmek, bunlardan faydalanabilmek, çözüm
üretebilmek gibi şeyler ve evet zaman içinde bunların hepsi yaşanıyor.
Ancak bunlar “müzik yapmak istemenize” sebep olacak şeyler değildir,
işte o ancak amatör ruhtan, hayattan ilham alabilme kapasitenizden
gelir. Ve yıllardır en çok uğraştığım şey, bu tarafımı kaybetmemeye
çalışmak oldu. Çünkü o ruhu kaybettiğinizde istediğiniz kadar
profesyonelleşmiş olun, canınız bir şey yapmak istemeyecektir.
Sizin
için çıkarılmış şebokolik diye bir dergi var. Sanırım daha önce kimse
için böyle bir şey yapılmadı. Varsa da ben duymadım...
-
Bu dergiyi ne kadar özenli ve titiz bir şekilde çalışarak
çıkardıklarını bilseniz, daha da şaşırırsınız. Elbette çok hoşuma
gidiyor, onore oluyorum. Bu tip çalışmaları kendi iradeleriyle,
istedikleri için yaptıklarını düşünüyorum. Yeri gelmişken; bu ve benzeri
tüm çalışmalar için dinleyici arkadaşlarımıza hem kendim hem de grup
arkadaşlarım adına teşekkür ederim.
Yeni klip “Eski” adlı şarkınıza geldi. Nasıl seçtiniz o şarkıyı?
-
“Eski” baştan beri tüm çalışma arkadaşlarımın en favori parçasıydı.
Benim içinse bir süre sonra fark kalmıyor. Çünkü hepsini çok severek
kaydediyorum zaten.
Günümüz şartlarına baktığınızda, mütevazı olmak bir eksiklik mi, yoksa artı mı, ne dersiniz?
-
Gerçekten mütevazı biri, kazanımlarını ya da eksikliklerini düşünerek
yaşamaz bence. Sanırım bir yapı ve bakış açısı meselesi bu ve önemli
olan sizin içinizde neyi doğru hissettiğiniz.
HAYAT İNSANI GÜÇLENDİRİYOR
Sevdiğiniz birçok insanı kaybetmişsiniz; ölümler, ayrılıklar... Daha mı güçlendiniz yoksa daha mı kırılgansınız şimdi?
-
Bunlar hepimizin yaşadığı ya da yaşayacağı şeyler. Ölümleri kabullenmek
elbette kolay değil, çok kısaca anlatılabilecek bir konu da değil.
Ancak hayatın parçası. Hayatın öyle garip bir dengesi var ki siz
isteseniz de istemeseniz de devam ediyor. Ve zaman içinde siz de daha
çok güçleniyorsunuz. Kırılganlığa gelince; ben zaten kırılganlığın
sonradan ortaya çıkan bir şey olduğuna inanmam, belki bazı faktörler
sebebiyle artıyordur ama bence herkes biraz kırılgan, biraz hassastır.
BU TURNE ASKERİ DİSİPLİN GEREKTİRİYOR
Yaklaşık bir aydır Fanta Gençlik Festivali’yle turnedesiniz.
-
Aaaah, elbette çok yorgunuz ama bu tatlı bir yorgunluk, çünkü ekip
olarak konser vermeyi, turnede olmayı çok seviyoruz. Festival genel
olarak çok güzel geçti, hem çok eğlendik hem de binlerce müzik
dinleyicisiyle buluştuk. Anılar kısmına gelince; elbette bazı komik
anlarımız var ama bu kadar uzun ve arka arkaya konser olan bir turneyi
hastalık falan olmadan geçirebilmek için neredeyse askeri bir disiplin
gerekiyor. Sürekli iklim farklılıkları, sürekli yolculuk yapmak, sürekli
“Her şey yolunda gidecek mi” duygusu, e biraz da stres ve üstüne
performans yapmak kolay değil.