2004 Ekim’inden beri Amerikan ABC kanalında yayınlanan
‘Desperate Housewives’ kısa sürede izlenme rekorları kırarak 20 milyon
televizyon seyircisini kendine bağladı ve kazandığı iki Altın Küre’yle
televizyon tarihine geçti.
Suha Çalkıvik / İstanbul
NTV-MSNBC
Dizi,
Wisteria Lane adında, pahalı dükkanların olduğu bir sokakta
geçmektedir. Kartpostal güzelliğinde bir banliyö, bahçeleri tahta
çitlerle çevrili evler ve bu evlerde oturan, görünüşte kusursuz hayatlar
yaşayan insanlar... Gerçek ve entrikanın birarada olduğu, hiçbir şeyin
göründüğü gibi olmadığı hayatlar. Dört ana karakterin hayatları şiirsel
bir saflıktan çok uzaktır. Bu hayatlar başarılıdır çünkü burada, harika,
seksi, sabun köpüğü gibi ve masumiyetini yitirmiş bir haz söz
konusudur.
Altın Küre’de müzikal / komedi dalında ‘en iyi kadın
oyuncu’ seçilen Teri Hatcher, dizide 20 yaşındaki kızını tek başına
büyütürken, büyük sorunlar yaşamış bir anneyi canlandırıyor. Bir
zamanlar bizim ekranlarımızda da yayınlanan Superman dizisinde, Lois
Lane’i de canlandıran Teri Hatcher, ‘Desperate Housewives’ta “olayların
gerçekçi bir ortamda dile getirildiğini, kadın kahramanların ‘aşırı seks
düşkünü çılgın yaratıklar’ olmadıklarını” belirtiyor. Bu nedenle
yapımda oynamak istediğini belirten Teri Hatcher, kendi yaşamında da
dizide canlandırdığı genç kadın gibi, babasız bir kız çocuk büyütüyor.
Canlandırdığı Susan karakteri, hayatına girecek yeni erkeği umutsuzca
bekleyen bekar bir anne. Lynette (Felicity Huffman), ele avuca sığmayan
çocuklarıyla ilgilenmek için işinden ayrılmış bitkin bir kadın. Eskiden
modellik yapan Gabrielle (Eva Longoria) evliliğinde aradığını
bulamamıştır ve kocası işteyken, genç bir bahçıvanla birlikte olarak
kendini avutmaktadır... Fakat Bree -içlerinde belki de en sıradışı
olanı- Küçük Bayan Mükemmel’dir. Evinde ve çevresinde yarattığı
kusursuz, tertemiz imajı koruma takıntısından dolayı, bitip tükenmeyen
detaycılığıyla ailesini deli etmektedir.
Onların öykülerini, Mary
Alice anlatıyor: anlatıcı, daha önce bu sokakta oturan ve kısa bir süre
önce intihar etmiş olan bir karakter. Bree karakterini canlandıran
oyuncu Marcia Cross dizi hakkında şöyle diyor: “Şimdiye kadar
yapılanların hiçbirine benzemiyor ama aynı zamanda onların en
parlaklarından izler taşıyan bir dizi.”
BAŞARININ FORMÜLÜ
Dizinin
izleyiciler üzerindeki olağanüstü etkisi, Amerikalı eleştirmenleri
dizinin başarı formülünü incelemeye itti. Amerika’da ibrenin artık
reality türü programlardan uzaklaştığı ve ‘Desperate Housewives’ın,
tekrar kaliteli senaryosu olan yapımlara yönelişte bir dönüm noktası
oluşturduğu yorumu yapıldı. Daha cüretkar sayılabilecek başka bir
varsayım, Wisteria Lane’deki birlik olma duygusunun, “11 Eylül sendromu”
yaşayan Amerikalılar’ı cezbettiği yönünde.. Yine de en popüler
açıklamaya göre, kadın izleyiciler kendilerini dizinin ana
karakterleriyle özdeşleştiriyorlar; başarının formülü bu kadar basit. Bu
açıdan bakıldığında ‘s*x and the City’nin başarısı da aynı nedene
dayanıyor. Cross’a göre, “Kadınlar kendilerini, kariyerinden vazgeçen ve
evde bir sürü çocuğu olan, çocuğunu tek başına büyüten bir anne ya da
parlak bir cilanın arkasına saklanan ama kocasının boşamak istediği bir
kadınla özdeşleştiriyorlar. Gerçek hayatta da bunlar yaşanıyor zaten..
Bunu seyrederken sizi güldüreceğiz ama aslında gerçek bu...” Bu kadınlar
dedikodu yapıyor ve birbirleriyle sırlarını paylaşıyorlar ama
birbirlerine ‘s*x and the City’ kahramanları kadar yakın değiller. New
York’taki bekar kadınların aksine, Wisteria Lane’li ev kadınları
fantazilerini çoğunlukla gizli yaşıyorlar.
KARŞI KONULMAZ
Dizide
ayrıca güçlü erkek karakterler de var: bekar ve çekici genç adam,
kocalar, dul bir erkek ve oyuncak olmuş bir genç. Hikayenin örgüsü
haftadan haftaya yükselen bir tempoyla gelişiyor ama bölüm finalleri
havada bırakılıyor ve kesin bir sonuca ulaşılmıyor. Cinayet, gençlerin
uyuşturucu kullanımı ve ergenlikte cinsellik gibi konular kurguya
yardımcı ögeleri oluşturuyor. Chicago-Sun Times’ın televizyon
eleştirmeni Phil Rosenthal’in diziyle ilgili yorumu şöyle: “Desperate
Housewives, karşı konulmaz bir gizem, komedi ve soap opera karışımı.
Sonuçta çok başarılı bir dizi, çünkü her şey harika, seksi, masumiyetten
uzak ve sabun köpüğü gibi bir haz veriyor.” Televizyonculukta Hitchcock
tarzı “şüphe üzerine şüphe”, merak, heyecan ve komediye yer veren
anlatımı ile dizi şu sıralar, İngiltere, İtalya ve İrlanda gibi
ülkelerde izlenme rekorları kırıyor. Bazı ülkelerde kablo TV
şebekelerinde farklı kanallar bile dizinin aynı bölümlerini aynı hafta
içinde (üstelik tekrar bölümlerini döndürerek) yayınlayabiliyorlar.
Kamera arkası görüntülere yer verilen özel programların seyirciyi aynı
oranda ekrana bağladığı görülüyor.